Fine Art Logo
 
 

ALBERT BIERSTADT
(08.06.1830 / 18.02.1902)

Amerika'nın batısını resmettiği büyük manzara resimleri ile tanınan Alman/Amerikan ressamdır. Resimlerinde bu temaları işleyebilmek için birçok seyahatler yaptı. Eserlerinde bu yerleri kaydeden ilk sanatçılardan olmasada, 19. yüzyıl manzaralarını hatırlatan önde gelen ressamlardandır.

AMEDEO MODIGLIANI
(12.07.1884 / 24.01.1920)

Hiçbir sanat akımına bağlanmayarak kendine özgü duyarlı bir üslupla yarattığı portreleriyle tanınan İtalyan ressam ve heykeltıraş Amedeo Modigliani, ticaretle uğraşan Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Livorno'da doğdu. Hastalıklı bir çocuk olduğu için düzenli bir eğitim görmedi. Buna karşılık, daha küçük yaşlardayken anlaşılan resim yeteneğini annesi des­tekledi; Modigliani Roma, Floransa ve Venedik'teki sanat akademilerinde kısa bir eğitim gördü. Rumen heykeltıraş Constantin Brancusi' nin etkisiyle geleneksel Afrika heykellerine ilgi duyan Modigliani'nin 1912'de Paris'te açtığı sergide yer alan, ilkel sanata özgü yalın biçimlerle gerçekleştirdiği sekiz tane taş büst çok beğenildi. Daha sonra resme ağırlık veren Modigliani özellikle portreleriyle dikkati çek­ti. Heykelle ilgili deneyimlerinin izlerini taşı­yan bu portrelerde, insan yüzleri bir arka plan önünde adeta heykelsi görünümde yerleştiril­miş, derinliksiz, iki boyutlu kompozisyon­lardır. I. Dünya Savaşı Modigliani'nin yaşamında gerilimli bir dönem oldu. Pek çok arkadaşı savaşa katılmıştı, yapıtlarını satamıyordu. Aşırı içki, uyuşturucu ve parasızlık yüzünden sağlığı bozulmuştu. Gene de, en iyi resimle­rinden bazılarını bu dönemde yaptı. Bunların içinde sıradan insanların yanı sıra Jean Cocteau (1916), Juan Gris (1913), Chaim Soutine (1916-17) gibi ünlülerin de portreleri vardı. Çizdiği yüzleri ve boyunları sonraları daha da uzatan Modigliani yalın renkler, basit çizgiler kullandı. Modigliani 1917'de bir çıplak (nü) dizisine başladı. Günümüzde onun en iyi yapıtları olarak değerlendirilen bu tablolar sergilendi­ğinde, polis çıplak resimleri ahlaka aykırı bularak sergiden kaldırttı. Aynı yıl Fransa'nın güneyine yerleşen sanatçı iki yıl sonra verem­den öldü. Modigliani yaşamı boyunca, Paris'teki sa­natçı çevresi dışında çok az tanındı. Ama 1922'de Paris'te bir galeri onun tablolarını sergiledikten sonra ün kazandı.

ANTHONY VAN DYCK
(1599-1641)

Onyedinci yüzyılın en etkili Flaman ressamlarından biriydi. Resme çok genç yaşta başladı. On yaşındayken Henrick van Balen'e çırak oldu. İngiltere ve İtalya'ya seyahat etmeden önce Rubens için çalıştı ve ortak resimler gerçekleştirdi. Van Dyck, genellikle Markiz Elena Grimaldi (1628), Peter Stevens'ın karısı Anna Wake'in portresi gibi İngiliz Aristokratlarının, zarif portreleri ile tanınır. 1632'lerde, İngiltere kralı I.Charles tarafından saray ressamlığına atandı. "I. Charles'ın avcı kıyafeti" ( 1635 ) gibi kralın resimleri kendisine şövalyelik ünvanı kazandırdı. Büyük sulu boya peyzajları ve gravürleri kadar dini, mitolojik ve alegorik alanlarda verimli resimler yaptı

CLAUDE MONET
(14.11.1840 / 5.12.1926)

Fransız empresyonist (izlenimci) ressam. Oscar-Claude Monet veya Claude Oscar Monet olarak da bilinir. İzlenimcilik terimi, Monet'nin İzlenim: Gün Doğumu adlı resminden gelmektedir. İzlenimcilik, modern resim sanatındaki ilk büyük devrimci harekettir. Monet, resimlerinde fırça darbeleriyle oluşturduğu değişik renklerde noktalarla istediği izlenimi uyandıracak renk ve ışık etkisini yaratmayı başarmıştır.

EDGAR DEGAS
(19.07.1834 / 27.09.1917)

Fransız ressam, heykeltıraş ve çizer. İzlenimcilik akımının kurucularından biri kabul edilse de ressam bu terimi reddedip gerçekçi olarak tanınmayı tercih ettiğini açıklamıştır.[1] Tekniği başarılı bir ressam olan Degas, daha çok dans temalı resimleri ile tanındı. Çalışmalarının yarısından fazlası dansçılarla ilgiliydi. Bu çalışmaları aynı zamanda onun hareketin betimlemesindeki ustalığını gösteriyordu. Dans kadar at yarışları ve çıplak kadınlar çizmekte de başarılıydı. Portreleri de sanat tarihinin en başarılarından kabul edilir. Degas, kariyerinin başlarında tarihi temalar işleyen bir ressam olmayı istedi. Bu sebeple titiz bir akademik eğitim aldı ve klasik sanat üzerine çalıştı. Otuzlarının başlarına geldiğinde kararını değiştirdi. Böylece çağdaş konuları geleneksel metodlarla resmeden, modern yaşamın klasik ressamı haline geldi.

EDOUARD MANET
(23.01.1832 / 30.04.1883)

Fransız ressam. 19. YY da modern hayatı konu alan resimler yapmaya başlamış ilk ressamlardandır. Manet, gerçekçilik akımından izlenimciliğe geçişte önemli bir rol oynadı. İlk dönem başyapıtlarından Kırda Öğle Yemeği ve Olympia, kendisinden genç ressamlara esin kaynağı oldu. Daha sonraki yıllarda ise o ressamlar izlenimciliğin en önemli isimleri oldular. Günümüzde, bu iki resim, modern sanatın başlangıcı kabul edilir.

EDWARD HOPPER
(22.07.1882 / 15.05.1967)

ABD'li ressam ve grafiker. Genellikle yağlı boya tabloları ile popüler olsa da suluboya ve gravür konusunda da en az yağlı boya resimlerde olduğu kadar uzmandı. New York'un yukarı kısmında doğan Hopper, başarılı bir manifaturacının oğluydu. New York Sanat ve Tasarım Enstitüsü'nde resim eğitimi aldı. Resmi eğitimini tamamladıktan sonra, Avrupa'ya Paris merkezli üç ziyarette bulundu. Bu ziyaretlerin amacı, orada ortaya çıkan yeni sanat olayları üzerine çalışmaktı. Fakat, kübist hareketi taklit eden pek çok çağdaşının aksine, idealizmden ve gerçekçi ressamların çalışmalarından etkilendi.

FRANCISCO GOYA
(30.03.1746 / 16.04.1828)

Francisco Jose de Goya y Lucientes 18. yüzyılın en önde gelen ressamlarından biridir. Gerçekçi savaş sahneleri, boğa güreşli tablolarıyla da tanınır.

FRANZ MORITZ WILHELM MARC
(08.02.1880 / 04.03.1916)

Önde gelen bir dışavurumcu Alman ressamdır. Franz Marc, olgun yapıtlarının pek çoğunda genellikle doğal hâliyle hayvanları resmetti. Keskin bir basitlik, parlak ana renkler ve yoğun duygularla kübist yapıtlar ortaya koydu. Yapıtlarının bazılarında da (altmış tane civarı), gravür ve litografiyi kullandı. Marc'ın en iyi tanınan yapıtı muhtemelen, 1913'te yaptığı "Tierschicksale" adlı yapıtıdır. Resim, Basel'deki Basel Kunstmuseum'da sergilenmektedir.

GEORGES DE LA TOUR
(1593 / 1652)

Fransız ressam. 20. yy'da değeri anlaşılmıştır . Çok keskin gölge-ışık kontrastları görülür resimlerinde. Caravaggio nun etkisinde kaldığı düşünülse de resimlerinde Hornhorst'un da (kuzeyli bir ressam) etkileri de görülür. georges de la tour'un kaba bir insan olduğu söylenir fakat resimleri fazlasıyla duyguludur. Kompozisyonlarında ışığın kullanılışı çok kasvetlidir,figür azdır. Genelde tek bir ışık kaynağı kullanmıştır (mum, kandil...). En güzel resimlerinden birisi "bit ayıklayan kadın" dır.

GOOVANNI ANTONIO CANAL
(1697 / 1768)

Canaletto adıyla tanınan Giovanni  Antonio Canal 1697-1768 yılları arasında yaşamış Venedikli ünlü bir ressamdır. Babası Bernardo Canal, Barok geleneğinden gelen ünlü bir sahne ressamıdır. Bu sebeple Canaletto ilk çalışmalarına tiyatro ve opera sahnelerini resmederek başlamış daha sonraları ise veduta denilen manzara resimlerinin ilk örneklerini vermiştir. Veduta detaylı bir şekilde işlenmiş Venedik manzaralarına verilen addır. Gündelik yaşamı tasvir etmeyi amaçlayan bu resimlerde mimari yapılar, sokaklar, meydanlar ve çeşitli figürler canlandırılır.

GOSTAV KLIMT
(14.07.1862 / 06.02.1918)

Avusturyalı sembolist ressam. Viyana Sezession grubunun önemli üyelerindendir. Tablolarının yanı sıra duvar resimleri, eskizleri ve diğer eserleriyle de tanınır. Klimt'in birincil resim konusu kadın bedenidir, ve eserlerinde ince dekoratif süslemelerle beraber zarif bir erotizm göze çarpar.

HENRI MATISSE
(31.12.1869 / 03.11.1954)

Fransız ressam , heykeltraş. 20. yüzyılın en önemli ressamlarından. Renkleri büyük bir ustalıkla kullanışıyla Picasso ve Kandinsky ile birlikte, modern sanatın en büyük sanatçılarından biri kabul edilir. Ünlü eserleri : Şapkalı Kadın (1905), La Danse (1909), Kollarını Kaldıran Cariye (1923)

JACKSON POLLOCK
(28.01.1912 / 11.08.1956)

Soyut dışavurumcu ressam, 20. yüzyılın en önemli sanatçılarındadır. Damlatma tekniği (drip painting) ile boya karıştırma, fırça kullanımı gibi alışılagelmiş uygulamaları bir kenara bırakmış, yere serdiği devasa boyutlardaki tuval bezleri üzerinde hareket ederek boyayı dökme, damlatma, fırlatma suretiyle sonradan aksiyon/hareket resmi adı verilen resimler yapmıştır. Bu özelliğinden ve 'kötü adam' imajından ötürü Jack the Dripper lakabıyla da anılmıştır.

JACQUES-LOUIS DAVID
(30.08.1748 / 29.12.1825)

Neoklasik tarzı tasarımlarıyla tanınan sanat tarihinin en önemli ressamlarından biriydi. 1780'lerde, tarihsel resimleriyle Rokoko tarzından klasik bir tad ile kullandı. Arkadaşı Maximilien de Robespierre ile Fransız Devrimi'nin aktif bir destekçesi olan David, Fransız Cumhuriyeti'ninde aktif bir sanat diktatörüydü. Robespierre'in devrilmesi üzerine hapse giren David, Napolyon döneminde İmparatorluk tarzını kullanmış ve Venedik renklerine önem vermiştir. Oldukça fazla hayranı vardı ve Fransız sanatının 19. yüzyıldaki temsilcisi olmuştu.

JAMES TISSOT
(1836-1902)

Fransız ressam ve grafik sanatçısı James Tissot yüksek sosyetenin resimlerini yaptığı eserleriyle büyük başarıya ulaştı. Onun en önemli merakı zarif kadın kostümlerini tüm detayları ile resimlemekti ve aynı zamanda sosyal özentinin yetenekli bir gözlemcisiydi. Tissot 1871'den 1882'ye kadar Londra'da çok şık bir stüdyo işletti. Metresi Kathleen Turner'ın ölümünden sonra Fransa'ya geri döndü. 1885 yılında tamamen dinsel temaları resimlemeye başladı. Kutsal Topraklar'a 1886-87 ve 1889 yıllarında yaptığı ziyaretlerden ilham aldı ve kitaplar için İncil'den alınmış hikayelerin illüstrasyonuna başladı.

JAN VAN EYCK
(09.07.1389 / 1441)

Flaman ressam. 15. yüzyılda yeni gelişmekte olan yağlı boya tekniğini yetkinleştirmesiyle tanınır. Çoğunlukla portre ve dinsel konulu resimler yapmıştır. Resimleri hayranlık uyandırmış ve birçok ressam tarafından taklit edilmiştir. "Arnolfini'nin Evlenmesi" en ünlü tablolarından biridir.

JEAN CHARDIN
(16.11.1643 / 05.01.1713)

Fransız ressam. Chardin'in yapıtları, özellikle de natürmortları, sabırla sürdürülen bir yetkinlik arayışının ürünleridir. Sanatçı yorulmaksızın aynı konuları işlemiştir: Mutfak; meyveler; kümes hayvanları; et parçaları; vb. O dö­nemdeki natürmortlarda yer verilmeyen gündelik yaşamdan alınmış bu konuların kısıtlı olması sonucu, tablolarında bakış ve teknik derinleşir; böylece resmi yapılan nesnelerin özel ayrıntıları ortaya konur. Nesnenin rengini çevreye ve Ona göre belirleyen sanatçıların başında gelen Chardin, bu özelliğiyle izlenimciliğin öncülerinden sayılmaktadır.

Johannes Vermeer
(31.10.1632 / 16.12.1675)

Evlerin içindeki gündelik hayatı betimlediği tablolarıyla tanınan Hollandalı Barok ressam. Vermeer yaşamı boyunca başarılı, taşralı bir tür ressamı olarak tanındı. Göreceli olarak çok az tablo ürettiği ve ölümünün ardından eşi ve çocuklarına borç bıraktığı için zengin bir adam olarak anılmamaktadır. Vermeer, parlak renkler, peygamberçiçeği mavisinden sarıya kadar pahalı boya maddeleri kullandığı resimleri üzerinde son derece dikkatli ve yavaş çalıştı. Tablolarındaki ışık kullanımı ve ustalıklı işleyiş ile ünlendi. Çalışmalarında çoğunlukla açık bir sevgi teması özellikle de aşk hastalığı dikkat çeker. Onun eserlerinde yarattığı dünya yaşadığına göre çok daha kusursuzdu. Ölümünün ardında bir yüzyıl boyunca unutulan Vermeer, 1866 yılında sanat eleştirmeni Thoré Bürger tarafından tekrar keşfedildi. Bürger, Vermeer'in 66 eseri hakkında bir makale yayınladı (bugüne bu eserlerden 35 tanesinin onun olduğu kabul edilmektedir) O günden itibaren Vermeer'in ünü büyüdü ve Hollanda Altın Çağı'nın en önemli ressamlarından biri kabul edilmeye başlandı.

JUAN GRIS
(23.03.1887 / 11.05.1927)

Juan Gris, hayatının büyük bölümünü Fransa'da geçirmiş olan ünlü İspanyol ressam ve heykeltraştır. Eserleri, devrinde yeni ortaya çıkmaya başlayan Kübizm çizgisindedir. Önce Madrid'de Zanaat ve Sanayi okulunda öğrenim gördü. O tarihten sonra ressam olarak, pergel cetvel ve gönye gibi araçları yanından ayırmadı. 1906'da Paris'te Assiet te Au Beurre ve Chavari dergilerinde desenler yayımladı. 1911 yılını Braque, Picasso, Manolo ile birlikte Ceret'de geçirdi. Yalın ve ciddi bir sanat anlayışı içinde ilk kübist tablolarını yaptı. Paris Art Modern müzesinde eserleri vardır. Max Jacob, Raymond Radiguet, Armand Salacrou'nun çeşitli eserlerine litografi veya ofort resimler yaptı. 1924'te Diaghilev yönetimindeki rus balesinin Çoban Kızının Baştan Çıkışı, Güvercin, eksik kalmış bir eğitim adlı eserlerinin dekorlarını ve kostümlerini hazırladı.

MARY STEVENSON CASSATT
(22.05.1844 / 14.06.1926)

ABD'li ressam. Yetişkinliğinin büyük bölümünü Fransa'da geçirdi. Burada Edgar Degas'a arkadaşlık etti ve Fransız izlenimciler arasında yer alarak sergiler açtı. İzlenimciler arasındaki 4 kadından birisiydi (diğerleri; Berthe Morisot, Eva Gonzalès, Marie Bracquemond). Cassatt genellikle kadınların sosyal ve özel yaşamlarını betimledi, özellikle anneler ile çocuklar arasındaki çok yakın bağı vurguladı

PABLO PICASSO
(25.10.1881 / 08.04.1973)

Tam adı ile Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso, İspanyol ressam ve heykeltıraş. 20. yüzyıl sanatının en iyi bilinen isimlerindendir. Georges Braque ile birlikte kübizm akımının temelini atmıştır. Picasso 25 Ekim 1881'de Malaga, İspanya'da doğdu. Babası bir ressam ve resim öğretmeniydi. Küçük yaşta resim yapmaya babası tarafından yönlendirildi. Resim yeteneği kısa sürede keşfedildi. 1895'te Barcelona Güzel Sanatlar Okulu'na girdi. 1901 yılından itibaren anne soyadı olan Picasso'yu kullanmaya başladı. Desenleri İspanyol bir dergi olan Juventut'ta yayımlandı.

PAUL CEZANNE
(19.01.1839 / 22.10.1906)

Fransız post-empresyonist ressam ve gezgin. Modern sanatın gelişmesine yaptığı katkılar ve etkisi nedeniyle çoğu zaman modern sanatın babası olarak anılmıştır. Empresyonizm ile kübizm arasında bir köprü oluşturmuştur. Cézanne, 1906'da fırtına esnasında dışarıda resim yaparken rahatsızlanmış, bir hafta sonra, 22 Ekim'de zatürreden vefat etmiştir. 20. yüzyıl modernistlerine göre Cézanne modern resimin babasıdır.

EUGENE HENRI PAUL GAUGUIN
(07.06.1848 / 09.05.1903)

Fransız ressam. Modern sanatın öncülerinden olan Gauguin, üç yaşındayken ailesiyle birlikte Güney Amerika'ya gitmiş ve yedi yaşına kadar Peru'da yaşamıştır. Belki de, çocukluğunda yaşadığı bu tecrübe nedeniyle hayatı boyunca uzaklara özlem duyacaktır. Başarılı bir kariyer ve düzenli bir aile hayatına sahip olan Gauguin, bu sırada izlenimci ressamların eserlerini toplamaya başlamıştır. Ancak onun resme duyduğu ilgi, bir koleksiyoner olmakla sınırlı kalmayacak; hafta sonlarını resim yapmaya ayırarak başladığı bu amatör uğraşı, onun sanat tarihinin en dikkat çekici isimlerinden birisi olmasına yol açacaktır. 1888 tarihli Yakup'un Melekle Mücadelesi bu döneme ait önemli çalışmalarından birisidir. Pont Aven'de genç sanatçı Emile Bernard ile birlikte sentetizm adını verdikleri yeni bir resim üslubunu geliştirmiştir. Bu; iki boyutlu resimde üç boyut hissini vermek için kullanılan göz aldatıcı teknikleri bir yana bırakan dekoratif bir üsluptur. "Renk iki boyutlu bir tabaka olarak imgenin kapladığı alanı örtecek biçimde sürülüyor ve kalın dış çizgilerle sınırlanıyordu." Breton resimleri Gauguin'in sanatında yeni bir dönemi ortaya koyar ve onun halk sanatı ve ilkel sanata olan ilgisini yansıtır. Sembolist edebiyat ve resim çevresiyle ilişki içerisinde olan Gauguin, bir süre Paris'te kaldıktan sonra tekrar Breton bölgesine dönmüş ve bu dönemde, baş yapıtlarından birisi olan Sarı İsa'yı gerçekleştirmiştir. Bu arada uzak dünyalara olan özlemi giderek artmaktadır. Nihayet, 1891 yılında Tahiti'ye gitmek üzere Fransa'dan ayrılır. Uygarlıktan uzak bu cennette Gauguin, yerli halk ile birlikte yaşamış ve sanatsal üretimine yoğunlaşmıştır. Konusunu yerli halkın günlük yaşamından alan resimlerinde üslupsal gelişimini, klasik bir anlatım biçimine dönüştürmüştür. Nereden Geliyoruz? Kimiz? Nereye Gidiyoruz? (1897) adlı resminde sanatçı yaşamın kökenini, aşkın ve ölümün anlamını sorgulamaktadır.

PAUL KLEE
(18.12.1879 / 29.06.1940)

Alman kökenli İsviçreli ressam. İlk olarak oryantalizmi öğrenen Klee, kendisine özgü tarzı ile dışavurumculuk, kübizm, gerçeküstücülük gibi pek çok akımda etkili oldu. Sanatçı renk teorisi hakkında çok fazla tecrübe sahibiydi ve bu tecrübelerini yazdı. Çalışmaları ressamın çocuksu perspektifini, mizah anlayışını, kişisel hislerini, inançlarını ve müzikselliğini yansıttı. Klee ve Rus ressam arkadaşı Wassily Kandinsky, Bauhaus okulunda eğitmenlik yapmalarıyla da ünlendiler.

PETER PAUL RUBENS
(28.06.1577 / 30.05.1640)

Anvers, Flaman ressam. Barok tarzın önde gelen isimlerindendir. Reform karşıtı sunak resimleri ile portreler, manzara resimleri ve mitoloji ve canlandırma öğeleri içeren tablolarıyla tanınır. Rubens, aynı zamanda, klasik Rönesans humanizmi ile eğitim görmüş bir bilim adamı, sanat koleksiyoncusu ve de İspanya ve İngiliz kralları tarafından şovalye yapılmış bir diplomattır.

PIERRE AUGUSTE RENOIR
(25.02.1841 / 03.12.1919)

Yaşamı boyunca güçlüklerle mücadele etmek zorunda kalmasına karşın, yaşama sevinci ve neşeyle dolu resimler yapabilmiş ender sanatçılardan biridir. Resimlerinin değeri anlaşılamadığından alıcı bulamayan sanatçı gençlik yıllarını yoksulluk içinde geçirdi. Renoir'ın babası, porseleniyle ünlü Limoges kentinde yaşayan yoksul bir terziydi. Renoir başlangıçta porselenlerin üzerine desen yaparak geçimini sağlıyordu. Kazandığı paranın bir bölümünü daha sonra bir sanat okuluna gidebilmek için biriktirdi. 1862'de Paris'te Güzel Sanatlar Yüksekokulu'nun akşam derslerini izlemeye başladı. Okulda Claude Monet'yle kurduğu dostluk ressamlık yaşamının ilk önemli adımı oldu . Resim konusunda geleneksel anlayışa karşı çıkan iki arkadaş, sonradan İzlenimcilik Akımı'nı başlatacak olan Paul Cezanne, Camille Pissarro gibi sanatçıların arasına katıldılar. İzlenimciler'in 1874'te açtıkları ilk resim sergisinde Renoir'ın bazı tabloları da sergilendi. Renoir önceleri İzlenimciler'le aynı görüşleri paylaştıysa da, 1880'deki İtalya gezisinden sonra resim anlayışını önemli ölçüde değiştirdi. Resim yapma yönteminin yetersiz kaldığı düşüncesiyle İzlenimci hareketten kuşku duymaya başladı. 40 yaşında tekniğini geliştirmek amacıyla Paris'teki sanat okuluna döndü. Birkaç yıl sonra, konuları ve çalışma biçimi benzemekle birlikte, İzlenimciler'den daha değişik resimler yapmaya başladı. 1890'da Alice Charigot ile evlendi. 1892'de açtığı sergide büyük bir başarıya ulaştı. Artık kazancı iyileşen sanatçı kendini bütünüyle resim çalışmalarına vermek amacıyla Fransa'nın güneyinde Cagnes adlı küçük bir köye yerleşti. Ne var ki, artan romatizma ağrıları yüzünden yürüyemez ve ellerini hareket ettiremez duruma gelmişti. Bununla birlikte fırçayı eline bağlayarak resim yapmayı sürdürdü. Manzara resimleri ve günlük yaşamdan çeşitli görünümlerin yanı sıra, küçük kızların, genç kızların, köylü kadınların, son modayı izlemeye meraklı hanımların, kısaca her yaştan ve toplumun her katmanından kadınlann resmini yaptı.

PIETER BRUEGHEL
(1525 / 09.09.1569)

Peyzaj çalışmaları ve köy betimlemeleriyle ünlü Hollandalı Rönesans ressamı. 1559' dan sonra soyadındaki "h" ' yi atmış ve eserlerini Bruegel şeklinde imzalamaya başlamıştır. Sanatçının eserlerinde sıkça rastlanan tema savaslar, yıkımlar, perişan insanlar ve bu dönemlerdeki dayanışma çabalarıdır. "Ölümün zaferi"yle insanlığa ve olup bitene tepkisini koyarken, neredeyse hepimizin aynı çocuk oyunlarıyla büyüdüğümüzü anımsatan olgunluk dönemi resimlerinden "Çocuk oyunları" bizi ortak saflığa davet eder.

ROBERT DELAUNAY
(1885 / 1941)

Fransız kübist ressam. Renkin tek başına biçim ve nesne olduğunu ve bu öğelerin tuvale ancak renkle aktarılabileceğini savunur . Kübist ilkeleri renk alanında uygular. renk karşıtlıkları ve uyumlarıyla devinen eserler üretir

SALVADOR DALI
(11.05.1904 / 23.01.1989)

Salvador Domingo Felipe Jacinto Dalí y Domènech Dali... , Katalan sürrealist ressam. Gerçeküstü eserlerindeki tuhaf ve çarpıcı imgelerle ünlenmiştir. En iyi bilinen eseri olan Belleğin Azmi,ni 1931'de bitirmiştir. Dalí, ressamlığın yanı sıra heykelcilik, fotoğrafçılık ve filmcilikle de ilgilenmiş, Amerikalı animasyoncu Walt Disney ile beraber yaptığı Destino adlı kısa çizgi film, 2003'te "en iyi kısa animasyon filmi" dalında Oscar adayı olmuştur. Katalonya doğumlu olan Dalí, 711 yılında İspanya'yı fethetmiş olan Mağribiler'in soyundan geldiğini iddia etmiş, "süslü ve cafcaflı olan her şeye, lüks hayata ve doğu kıyafetlerine olan düşkünlüğünü" de "Arap kökeni"ne bağlamıştır. Dalí hayatı boyunca, sanatıyla olduğu kadar eksantrik giyimi, davranışları ve sözleriyle de dikkat çekmiş, bu durum kimi zaman, onun sanatını takdir edenleri de etmeyenler kadar usandırmıştır.Bu davranışların getirdiği kötü şöhret, Dalí'nin geniş kesimlerce tanınmasını sağlamış ve eserlerine duyulan ilgiyi arttırmıştır.

HENRI DE TOULOUSE LAUTREC
(24.11.1864 / 09.09.1906)

Onun dönemine kadar ikinci sınıf olarak görülmekte olan afişin bir sanat olarak değer kazanmasını sağlamış sanatçıdır. Köklü bir Fransız aileye mensup olmasına rağmen yaşamını aristokratların arasında değil, aristokratların hor gördüğü kenar mahallelerdeki eğlence hayatının içinde yaşadı. Özellikle Moulin Rouge pavyonunu anlatan resimleriyle büyük üne kavuştu. 35 yaşında hayatını kaybeden ressam, çok kısa ömründe çok fazla sayıda eser üretti ve Van Gogh gibi ressamlarla birlikte Art izlenimcilik akımının en tanınmış ressamlarından birisi oldu. Tabloları günümüzde dünyanın belli başlı müzelerinde ve galerilerinde sergilenir.

VINCENT WILLEM VAN GOGH
(30.03.1853 / 29.07.1890)

Hollandalı ard izlenimci ressam. Bazı resim ve eskizleri, dünyanın en tanınmış ve en pahalı eserleri arasında yer alır.Van Gogh, gençliğini bir sanat simsarlığı firmasında çalışarak geçirmiş, kısa süren bir öğretmenlik deneyiminden sonra da Belçika'da fakir bir madenci kasabasında misyoner olmuştur. Resim kariyerine 1880'den sonra başlamıştır. Başlangıçta koyu ve kasvetli renklerle çalışan Van Gogh, Paris'te tanıştığı izlenimcilik ve yeni izlenimcilik akımlarının etkisiyle canlı renklere geçmiş; Güney Fransa'da geçirdiği süre zarfında da bugün yaygın olarak tanınan kendine özgü resim tarzını geliştirmiştir.Van Gogh, ömrünün son on yılı boyunca yaklaşık 900 suluboya/yağlıboya resim ve 1100 karakalem çalışma üretmiş, en meşhur eserlerini ise ömrünün son iki yılında yapmıştır. 1888'de ressam Paul Gauguin ile arkadaş lığının bozulması üzerine sol kulağının bir kısmını kesmiş, giderek kötüleşen ruhsal hastalığı sonucunda kendini göğsünden vurarak intihar etmiştir. Kimi sanat tarihçileri Gauguin ile yaptıkları hareretli bir tartışma sonucu Gauguin'in isteyerek ya da kendini gard amaçlı olarak Van Gogh'un kulağını kestiğini de iddia ederler.Van Gogh, resim kariyeri boyunca kardeşi Theo'dan aldığı maddi destek sayesinde ayakta durabilmiştir. İki kardeşin arkadaşlığı, 1872'den itibaren birbirlerine yazdıkları mektuplarla belgelenmiştir. 20. yüzyıl sanatını ciddi şekilde etkilemiş olan Van Gogh, fovistlerin ilham kaynaklarından biridir ve Empresyonizmin öncülerinden kabul edilir.

VASILIY WASSILYEVICH KANDINSKIY
(04.12.1866 / 13.12.1944)

Ressam ve sanat kuramcısı. Sanatsal ve kültürel ortamın oldukça ateşli olduğu 20. yy.da, ilk kıvılcımları parlatanların başında Kandinskiy gelir. Teorileri ve uygulamalarıyla etkin rol oynayan önemli bir kuramcı ve ressam olmuştur. Kandinskiy 1866'da Moskova'da doğdu. 1939'da Fransız vatandaşlığına geçti. Fransa'da pek çok önemli eser yaptı. Kandinskiy 1944'de Paris'de yaşamını yitirdi.

WILLIAM - ADOLPHE BOUGUEREAU
(30.11.1825 / 19.08.1905)

La Rochelle, Fransa), Fransız akademik ressam.Çok erken bir yaşta resme ilgi duymaya başladı. Şarap tüccarı olan Bouguereau'nun ailesi, genç William'ın da aile işine girmesini istediler. Bir müşteri babasını, genç Bouguereau'yu Güzel Sanatlarda okutmaya inandırdı. İzleyen yıllarda Bouguereau resim yapmayı ve çalışmayı beraber yürüttü. Daha sonra bir resim yarışmasında birincilik aldı. Buradan Paris'e gitti. François-Edouard Picot'nun stüdyosuna ve ardından da Paris'in Güzel Sanatlarına kabul edildi.19. yüzyılın birçok ressamı gibi Bouguereau'da biçem konusunda kendini dikkatle eğitti. Bir resmi çizmeye başlamadan önce nesnesinin tarihini iyice gözden geçirir ve resmin sayısız taslağını tamamlardı. Erken resimlerinin çoğu klasik tarih ya da mitolojiden alınan çıplak figürler ve dinsel konular üzerineydi. Özellikle köy çocuklarını konu alan çalışmalarıyla tanınan sanatçı güzel köy çocukları çizdiği için de sık sık bir Romantik olarak görülürdü. Çocuk portrelerindeki sıcaklığı, klasiklere olan bağlılığı ve usta renk kullanımı Bouguereau'un resimlerinin en dikkat çekici yanlarıdır.

ilk önceki 1 sonraki son

Content on this page requires a newer version of Adobe Flash Player.

Get Adobe Flash player